İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ali Ayvazoğlu isimli bir bürokratın kariyerindeki yükselişini kaleme alan Sözcü yazarını hedef aldı. Soylu Öztürk için, “namus düşmanı” ifadelerini kullandı.
Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, bugünkü “Trabzon böyle yükseliş görmedi” isimli köşe yazısında AKP Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun eşi Ali Ayvazoğlu isimli bir bürokratın kariyerindeki yükselişini kaleme aldı.
AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, Ankara’daki evinde bir yıldır çalışan Özbek asıllı 23 yaşındaki Nadira Kadirova, Ünal’ın ruhsatlı tabancasıyla yaşamına son verdi.
Melih Gökçek‘in istifa ettirilmesinden sonra yerine Mustafa Tuna getirildi. O da, belediyenin peyzaj, fuar başta olmak üzere bir çok organizasyonunu yapan ANFA Şirketi‘nin genel müdürlüğüne Orhan Kaya‘yı getirdi. Görevini yerine getirmiş olacak ki, geçen hafta istifa ettirildi, yerine, AKP Çankaya Belediye Meclis Üyesi Ferhat Türk atandı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Melih Gökçek döneminde 60 bin lirayı geçen ihalelerde genel sekreterin onayı gerekiyordu. Ama son dönemlerde bunun hiç dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Milyonlarca liralık işler seçim öncesi dağıtılıyor. Onlardan da seçim çalışmalarına gönüllü olarak yardımda bulunmaları isteniyor.
Halk oylamasının yapıldığı saatte, AKP Temsilcisi eski Milletvekili Recep Özel, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanlığı’na el yazısıyla yazdığı dilekçeyi verdi. Dilekçesinde “16 Nisan 2017 tarihinde yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy pusulalarının veya oy zarflarının İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulu mührü ile mühürlenmediğini yoğun bir biçimde tespit etmiş bulunmaktayız” iddiasında bulundu. Recep Özel, zarflarda mühür bulunmadığını nereden biliyordu? İşte, işin “püf” noktası ve araştırılması gereken de bu…
Recep Özel, dilekçe verdi vermesine ama zarflarda ilçe seçim kurulunun mührünün bulunmaması halinde, sandık kurulları oy verme işlemini başlatamaz. Oylamanın başlatılmadığına ilişkin hiçbir şikayet ve tespit yok. Konuyu biraz açalım:
Hakaretlere uğradılar, “terörist” ilan edildiler, her gün ekranlarda aşağılandılar, silah çekildi, kürsüleri yıkıldı, ancak onlar anayasanın ince hesaplarını sabırla ortaya koydular. Halk hareketinin isimsiz binlerce kahramanı da bu mücadelede yerini aldı. Hile olmazsa seçimi de mutlaka kazanacaklarına inanıyorlardı. Şimdi, seçim hilelerinin sonucu belirlediği konuşuluyor.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), AKP’li üyenin başvurusu üzerine, mühürsüz oy pusulalarını “geçerli” kabul etti. Oysa, aynı seçim kurulu yurtdışında kullanılan mühürsüz oy pusulalarını geçersiz saydı. Aynı seçim içinde YSK’nın iki ayrı uygulamasına tanık olduk. Şu anlaşılıyor ki, yasaları uygulamayan ya da kararlarını yasaların üstünde gören bir YSK ile karşı karşıyayız.
2012/120663, kamuoyunun “17 Aralık” olarak bildiği rüşvet, yolsuzluk, karapara suçlamalarının yer aldığı, üç bakanın, çocuklarının içinde bulunduğu soruşturma dosyasının numarasıdır. Bu dosyada 53 şüpheli bulunuyordu. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’dan dosya alındıktan sonra 2014/69582 sayıyla, sanıklar hakkında “kovuşturmaya yer olmadığı”na ilişkin karar verildi. İşte hakkında takipsizlik kararı verilenlerden biri de dosyanın 25. şüphelisi olan Halbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’ydı.
ABD’nin İran’a uyguladığı ambargonun delinmesi, rüşvet, yolsuzluk olayına adı karışanlar haklarında kovuşturmaya gerek olmadığına ilişkin karar alındı ama ABD bunu hiç tanımıyor. Verilen “Kovuşturmaya Yer Olmadığı” kararını yok sayıyor. O yüzden, dosyada ismi olanlardan ABD’ye gidecek olanlar varsa tutuklanmayı da göze alsınlar. Bankacı Atilla hakkında da takipsizlik kararı verilmişti verilmesine ama ABD’de tutuklandı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, hakkında çıkan “Hollanda’da hayır kampanyası yaptı” şeklinde haberlere tepki gösterdi: “Bazı ahlak ve namus yoksunları, Sayın Başbakanın Almanya toplantısı ile aynı gün Hollanda’da düzenlediğimiz toplantı sebebiyle bizi Avrupa ile işbirliği yapmakla suçluyor. Sayın Başbakanın Almanya mitingini görmezden geliyor.”
TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ve İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, 18 Şubat 2017 tarihinde Hollanda’da düzenlenen “Anayasa değişikliği” konulu bir panele konuşmacı olarak katıldı. Feyzioğlu ve Özcan’ın Hollanda’da olduğu tarihte, Başbakan Binali Yıldırım da Almanya’da “evet” kampanyasının mitingini düzenliyordu.
“Şırnak, Nusaybin ve Yüksekova’da operasyon yapılacak.” Bu açıklamayı İçişleri Bakanı Efkan Ala yapıyor. Yani ilin, ilçelerin bu hale gelmesine, yüzlerce teröristin faaliyetlerine göz yuman bakanlığın başındaki kişi. Yani, önce il ve ilçenin teröristlerle doldurulmasına göz yumuluyor, sonra bunları etkisiz hale getirmek için operasyon başlatılıyor. “Doldur-boşalt” yöntemiyle ilçeleriniz de “savaştan çıkmış” gibi oluyor. Şırnak, öteden beri terör örgütünün hedefindeki bir ilimizdir. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, AKP, CHP, MHP genel merkezleri, TBMM Başkanlığı’na yeni değil, 7 Eylül 2015 tarihinde gönderilen dilekçeyi okuyalım: “Konu: Şırnak’ta Bölücü Terör Örgütü PKK’ye karşı Anayasal bir zorunluluk olmasına rağmen alınması gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmaması nedeniyle, her yönüyle alt üst olan ve bozulan maddi ve manevi yaşantımızın normale dönebilmesi için bir an evvel her türlü güvenlik tedbirinin alınması talebimiz hakkında.
İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız’ın Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’na atanmasıyla boşalan koltuk, tarikatların rekabetini ve çekişmesini ortaya çıkardı. TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, İmam Hatip Mezunları Derneği, Hüma Vakfı gibi tarikat oluşumlarının anlaşamaması nedeniyle atama yapılamadı.
İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nden Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’na atanan Muammer Yıldız, görevini dini vakıflar ve AKP yanlısı sendikalar birbirine girdiği için bırakamıyor. Her iki koltukta da boşluk var.
Balyoz kumpasında mağdur olan asker ve aileleri Erdoğan’a da tazminat davası açacak.
‘Balyoz Davası’nda tutuklanan ve kumpas olduğu için sonunda beraat ettirilen askerlerin açtığı tazminat davaları birer birer sonuçlanırken, eş ve çocukları da ayrı tazminat davası açıyor.
Balyoz’da çok sayıda sanığın avukatlığını yapan CHP Milletvekili Haluk Pekşen, “Bu insanların haksız yere tutuklanmasına sebep olanlardan tazminatın alınması için var gücümüzle uğraşacağız. Bunlar arasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdooğan da var. Yoksa, kimse milletin parasının peşinde değil” dedi.